Hakkımızda

Türkiye’de savunma mesleğini düzenleyen ilk yazılı metin, 16 Zilhicce 1292 (13 Ocak 1876) tarihli “Mehakimi Nizamiye Dava Vekilleri Hakkında Nizamname”dir. (1. Tertip Düstur, cilt 3, s.198)

Bu nizamnamenin 30. maddesi, dava vekillerinin işlerine bakmak ve Adliye Nezaretiyle bağlılığını sağlamak üzere bugünkü anlamda Baro sayılabilecek bir Cemiyeti Daime kurulmasını öngörmekteydi. 31. maddede de bu cemiyetin birinci reis ve ikinci reisle dört azadan oluşacağı belirtilmiştir.

İstanbul’da dava vekilliği yapanlardan (63) kişi; 24 Mart 1294 Rumî (5 Nisan 1878 Miladî) yılı Cuma günü İstanbul’da ilk Genel Kurul toplantısı yapmıştır. Toplantıyı en yaşlı dava vekili Kostaki Sardeneski açmış ve Genel Kurul  Cemiyeti Daimelerini seçerek İstanbul Barosu Başkanlığına Alexandre Meryem Kouligetirilmiştir.

İstanbul Barosu’nun ikinci Genel Kurulu (1296) 1880 yılında yapılmıştır. Bu toplantı sonunda başkanlığa Rus asıllı Fransuva Rosolato başkan seçilmiştir.

Rosolato, altı yıl başkanlık yapmıştır. 1886 yılında yapılan Genel Kurul sonunda ise başkanlığa Mehmet Reşit getirilmiştir.

İlk yıllarda İstanbul Barosu, toplantılarını değişik mekânlarda yapmıştır. Baro (1309) 1893 yılında Adliyenin üst katına taşınmıştır.

1908 yılında ikinci meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul dava vekilleri (avukatlar) üyelerini bir deftere kaydederek, ilk kez ‘Baro Levhası’nı oluşturmuşlardır. O yıl, 125 dava vekilinin katıldığı Genel Kurul toplantısında Manyasizade Refik Sait Bey başkanlığa seçilmiştir. Aynı yılın Ekim ayında Refik Sait Bey, Adliye Nazırlığına atanması üzerine istifa etmiş ve yapılan olağanüstü toplantıda Yusuf Kemal(Tengirşenk), başkan seçilmiştir. Yusuf Kemal Bey’in bir yıl sonra Avrupa’da bir göreve atanması üzerine yerine Mahmut Mahir (Avanos) başkanlığa getirilmiştir.

Mahmut Mahir Bey iki yıl başkanlıkta kalmış ve 1911 yılında yapılan Genel Kurulda, Kavvaszade Fuat Beybaşkanlığa seçilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıllık egemenliğini sona erdiren 1. Dünya Savaşı ekonomik, sosyal ve hukuksal yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Savaş sonrası yapılan toplantılardaCelalettin Arif Bey üst üste üç kez İstanbul Barosu Başkanı seçilmiştir. 1914 -1920 yılları arasında padişah karşıtları arasında yer alan, işgal yıllarında İngilizlere karşı çıkan Celalettin Arif Bey, Jön Türk hareketine destek vermiş ve ardından Kuvay-ı Milliye hareketi içinde bulunarak Kurtuluş Savaşında önemli görevler üstlenmiştir. Celalettin Arif Bey 1920 yılında Meclis-i Mebusan Başkanlığına seçilmiş, Meclis’in 11 Nisan 1920 tarihinde Padişah tarafından feshedilmesi üzerine Anadolu’ya geçerek Erzurum Kongresine katılmış ve TBMM İkinci Başkanlığı yapmıştır.

1920 – 1925 yılları arasında İstanbul Barosu Başkanlığına Lütfi Fikri Bey seçilmiştir. Lütfü Fikri Bey, meşruti yönetim yanlısı bir hilâfet savunucusudur. Lütfi Fikri Bey döneminde 1924 yılında büyük bir tasfiye hareketi yaşanmıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte pek çok alanda olduğu gibi hukuksal alanda da yeni düzenlemeler yapılmıştır. Türk avukatlarının, batılı avukatların hakları ve niteliklerine kavuşturulması amacıyla, 3 Nisan 1924 yılında Muhamat Kanunu çıkarılmıştır.  Avukatlık mesleğiyle bağdaşmayan kişilerin tasfiyesi amacıyla Muhamat Kanunu’nun geçici bir maddesine göre kurulan ‘TefrikMeclisi’, o tarihte İstanbul Barosunu “münfesih” saymış, baronun tüm evrakına el koymuş ve kayıtlı 960 üyenin 482’sini çıkarmış ve 473’ünü Levhada bırakmıştır. İstanbul Barosunun bu olaya sert tepki göstermesi üzerine Adalet Bakanlığı, Baronun yetkilerini aynen kabul etmek zorunda kalmıştır.

‘Tefrik Meclisi’nin kararının Baroya bildirilmesi üzerine Cumhuriyet döneminin ilk Baro Genel Kurulu, 28 Ağustos 1924 Perşembe günü tasfiye edilen avukatların da katılımıyla toplanmış ve sert tartışmalardan sonra Lütfi Fikri Bey yeniden başkanlığa seçilerek Cumhuriyet döneminin ilk Baro Başkanı olmuştur. İki yıl sonra da Kanundan “Muhami” sözcüğü çıkarılarak yerine “Avukatlık”  sözcüğü yazılmıştır.

Cumhuriyet döneminin en önemli kazanımlarından biri de kadınların her alanda önünün açılmasıdır. Cumhuriyet döneminin ilk kadın avukatı 1925 yılında Hukuk Fakültesini bitiren Süreyya Ağaoğluolmuştur. İstanbul Barosuna 1928 yılında kaydolan ilk kadın avukat ise Beyhan Nil’dir. Daha sonra Asliye Ticaret Mahkemesine yargıç olan Beyhan Nil Baro’dan kaydını aldırmıştır. Süreyya Ağaoğlu ise 1936 yılında Baroya kaydını yaptırmıştır. İstanbul Barosunda ilk kadın yönetici ise Başkan Muvaffak Benderlidönemindedir ve Şükûfe Ziya Ekitler, Yönetim Kurulunun ilk bayan üyesi olmuştur.

İstanbul Barosu Başkanlığını 1926 -1928 yılları arasında Sadettin Ferit Talay, 1929 -1934 yılları arasında ise Halil Hilmi Uyguner yapmıştır. Uyguner zamanında 1933 yılında İstanbul Adliye Sarayında yangın çıkmış ve 2 gün süren yangında, Adliye Sarayında bulunan Baro büyük zarar görmüştür. 45 yıllık Baro tarihinden geriye 896 sicil dosyası ve 2 sicil defteri kalmıştır.  9 Aralık 1933’te Halil Hilmi Uyguner’in başkanlığında Halkevi Konferans Salonunda 604 avukatın katıldığı olağanüstü toplantıda, 25 kişilik “Müzaharet Heyeti” kurulmuştur.  Müzaheret Heyeti, mahkemelerde mevcut dava dosyalarının yangında tamamen yok olması üzerine, bunların yenilenmesi için avukatların dosyalarından yararlanmış, İstanbul avukatları büyük bir özveri göstererek, kısa zamanda dava dosyalarının büyük bir bölümünün yenilenmesini sağlamışlardır.

Adliye yangınından sonra Baro, ilk olağan Genel Kurul toplantısını Büyük Postanenin üst kat koridorunda yapmıştır. Daha sonra Baro Merkezi,  Galata’daki Liman Han’a taşınmış, kısa bir süre sonra merkezini Bahçekapı’daki  4.Vakıf Han’ın 1. katında 22, 23 numaralı odalara nakletmiştir.   

1940’lı yıllara kadar Türkiye Cumhuriyeti ekonomik, sosyal ve hukuksal pek çok değişime sahne olmuştur. 1924 ve 1926 yıllarında Avukatlık Yasasında yapılan değişikliklerden sonra, yasanın zaman içinde yetersiz kaldığı görülmüş ve Türkiye’deki Baroların başkanları Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nun başkanlığında toplanmak üzere Ankara’ya çağrılmıştır. Toplantıya İstanbul Barosu adına başkan Hasan Hayri Tan katılmıştır. Toplantıda varılan uzlaşmalar çerçevesinde hazırlanarak 01.12.1938 tarihinde yürürlüğe giren yeni Avukatlık Yasası, avukatlık mesleği ile ilgili kuralları yeniden şekillendirmiş, “Avukatların Hak ve Vazifeleri” başlıklı bölümde yer alan 22. maddesinde :”Avukatlık amme hizmeti mahiyetinde bir meslektir” denilerek yeni bir tanım yapılmıştır. Zamanın Adalet Bakanı Şükrü Saracoğlu, meclis müzakereleri sırasında bir milletvekilinin “biz halen avukatlığı teşvik etmek vaziyetinde miyiz, yoksa hâkim kadrosunu doldurmak mecburiyetinde miyiz?” şeklindeki sorusu üzerine de “...Adliye Vekâleti, her iki kuvveti de adaletin meydana çıkması için birbirlerine yardım eden kuvvet telakki eder...” diyerek yasanın önemli unsurlarından birini açıklamıştır.

1945 yılı başlarında Türk hükümeti İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini imzalamıştır. İstanbul Barosu Başkanı Hakkı Hikmet Gelenbağ dönemine rastlayan bu süreçte Türkiye çok partili hayata ilk adımlarını atmaya başlamıştır.

Bu dönemde Haşim Rafet Hakarar, Abdülhak Kemal Yörük ve Abdurrahman Yola İstanbul Barosu Başkanlığı yapmışlardır.

Orhan Arsal’ın başkanlığı döneminde, Baroya merkez bina satın alınması kararlaştırılmış ve 1962 yılında İstanbul Barosu Yardımlaşma Sandığı tarafından Beyoğlu, İstiklal Caddesindeki bina Muvaffak Benderli’nin başkanlığı döneminde satın alınmıştır.

İkinci dünya savaşı yılları, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler üyeliği ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisini imzalaması, çok partili demokratik sürecin başlaması ve ülkede iktidarın el değiştirdikten sonraki antidemokratik gelişmeler İstanbul Barosunu hukuk mücadelesine itmiştir. Cahit Arif Tungerbaşkanlığındaki İstanbul Barosu, antidemokratik baskılarını arttıran iktidarın karşısında yer almıştır.

İstanbul Barosu Yönetim Kurulunun, 1960 devriminden sonra devrik iktidar mensuplarının yargılanmalarında, hiçbir baro üyesinin görev almaması yolunda aldığı karar, sanığın savunma hakkına aykırı görüldüğü için uzun yıllar tartışılmıştır.

1961 Anayasasının yürürlüğe girmesiyle, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu ve iç hukukta yapılan değişikliklere uyum süreci başlamıştır. Başkan Muvaffak Benderli döneminde, iktidar sivillere bırakılmış ve demokratik süreç yeniden başlamıştır. Kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin kuruluşu (Türkiye Barolar Birliği ve Barolar), organlarının kendileri tarafından kendi üyelerinden oluşturmaları yasayla düzenlenmiş olsa da Adalet Bakanlığının barolar ve avukatlar üzerindeki yetkileri tamamen ortadan kalkmamıştır.

1938 yılında yürürlüğe giren Avukatlık Yasasında yapılması istenen değişiklikler, yeniden başkanlığa seçilen Cahit Arif Tunger döneminde başlamış, ancak ondan sonra başkan seçilecek ve 8 yıl İstanbul Barosunun Başkanlığını yapacak Ferruh Dereli zamanında bitirilebilmiştir.

1961 anayasasının getirdiği özgürlükler ve bu ortama uyum sağlamakta geciken kamu yönetiminin uygulamalarının yarattığı çelişkiler, ortamı germiş ve ülkeyi 1971 muhtırası eşiğine getirmiştir. Sıkıyönetim ve aydınların, gençlerin, işçilerin yargılanmaları dönemi yeniden başlamıştır. İstanbul Barosu bünyesinde “Çağdaş Avukatlar” grubunun kurulması bu döneme rastlamıştır. Başkan Burhan Güngör, yargının sorunları için çeşitli girişimlerde bulunmuştur.

1975 yılında yapılan genel seçimler sonucunda dörtlü koalisyon iktidarı (MC-Milliyetçi Cephe Hükümeti) ülke yönetimine gelmiştir. Aynı yıl yapılan Baro seçimleri ise Mesleki Dayanışma Grubu ile Çağdaş Avukatlar Grubu arasında geçmiştir. Başkan seçilen Mesleki Dayanışma Grubunun adayı Mehmet Aliİkizer döneminde, devam eden sağ-sol çatışmalarında kan dökülmesini protesto amacıyla baro üyesi avukatlar ilk kez cüppelerini giyerek “Kan Dökülmesine Son, Hukuka Saygı” yürüyüşü yapmışlardır.

1976 yılı sonunda yapılan İstanbul Barosu Genel Kurulunda, “Çağdaş Avukatlar Grubu”nun adayı Orhan Apaydın başkan seçilmiştir. Milliyetçi Cephe döneminde yaşanan yargı sorunları ve hukuk dışı uygulamalar karşısında “Danıştay kararlarını uygulamamak tam anlamıyla Anayasayı ihlal eylemidir” diyenOrhan Adli Apaydın’ın dönemi bir dizi protesto etkinliklerinin yapıldığı dönem olmuştur.

4 Mart 1977 yılında Türkiye Barolar Birliğinin başlattığı “duruşmalara girmeme” eylemine en büyük katılım, İstanbul Barosundan gelmiştir.

İstanbul Barosunun yüzüncü kuruluş yıldönümü olan 1978 yılı da protesto eylemleriyle dolu bir yıl olmuştur. Eylemler için çeşitli komisyonlar kurulmuş ve pek çok baro üyesi bu çalışmalara katılmıştır. Bu eylemlerin özünde “Örgütlenme Özgürlüğü” ve “Ölüm Cezalarının Kaldırılması” temaları ağır basmıştır.

12 Eylül 1980 darbesiyle tüm siyasi partiler kapatılmış, malvarlıklarına el konulmuş, TBMM feshedilmiştir. Askeri yönetim her alanda olduğu gibi hukuk alanında da değişiklikler yapmaya başlamıştır. 12 Mart Muhtırasıyla budanan 1961 Anayasası tamamen değiştirilmiştir. Bu arada, bir iki gün de olsa İstanbul Barosu kapatılmış, Baronun tüm sicil ve evrakına el konulmuş, Baro yöneticileri sorgulanmış ve yaklaşan Genel Kurul toplantısı ise askeri yönetim tarafından ertelenmiştir.

Askeri yönetim dönemi ve sonrası, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri ve özellikle Baro için mücadele dönemi olmuştur. 1136 sayılı Avukatlık Yasası 1982 Anayasasının kısıtlayıcı niteliğine uygun hale getirilmiştir. 1984 tarihli yasa, hem avukatlık mesleğine hem de barolara önemli zararlar vermiştir. İstanbul Barosu, savunma hakkını kısıtlayıcı hükümlerinin ortadan kaldırılması mücadelesi verirken Baro Başkanı Orhan Apaydın “Barış Derneği Davası”nın sanığı olmuştur.

Orhan Adli Apaydın yönetimi, ülkemizde ve dünyada barışın, demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin, hukukun üstünlüğünün mücadelesini verirken, Apaydın 1983 yılında Adalet Bakanı tarafından Baro Başkanlığı görevinden alınmıştır. Baro yönetimi ve hukukçular baronun kapatılmaması için büyük bir mücadele vermişlerdir. Orhan Apaydın’dan boşalan Baro Başkanlığı görevine ise Prof. Dr. Selahattin Sulhi Tekinay getirilmiştir. Tekinay döneminde, “Cezaevlerinin İnsanileştirilmesi” çalışmaları yapılmıştır.

Çağdaş Avukatlar Grubunun adayı olarak başkan seçilen Turgut Kazan dönemi ise, Baronun kurumsal kimliğinin kendini hissettirmeğe başladığı yıllar olmuştur. Siyasi iktidar, hukukla, savunma hakkıyla, yargıyla ilgili çalışmalarda Baronun görüşünü almaya özen göstermiştir.

Başkan Turgut Kazan döneminde İstanbul Barosu bünyesinde, 1992 yılında CMUK Servisi, 1994 yılında da Staj Eğitim Merkezi kurulmuştur.

Bir yandan aydınların katledilmesi ve siyasi cinayetler ile şiddet ve demokrasi dışı davranışlar sürerken, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın Saddam yönetimindeki Irak’ı hukuk devletine örnek göstermesi Baronun tepkisine yol açmış ve Eylül ayında adli yıla törensiz girilmiştir. Aynı yıl yapılan İstanbul Barosu Genel Kurulunda “Çağdaş Avukatlar Grubu”nun desteklediği  Yücel Sayman Baro Başkanı seçilmiştir.

Sayman dönemi, baroların, savunmanın bağımsız bir kurumu olarak yargı örgütlenmesinde yerini alması mücadelesi ile geçmiştir. 30 yıldır devam eden hukukun üstünlüğü mücadelesinin sonucu olarak 1136 sayılı Avukatlık Yasasında değişiklikler öngören ve 10 Mayıs 2001’de yürürlüğe giren 4667 sayılı yasa nihayet -eleştirilen yanları olsa da- çıkarılmıştır. Yasanın getirdiği bir yenilik de baroları daha bağımsız hale getirmiş olmasıdır.

2002, 2004 yıllarında yapılan Genel Kurullarda “Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu” başkan adayı Av. Kazım Kolcuoğlu Baro Başkanlığına seçilmiştir.

2004, 2006 yıllarında yapılan Genel Kurullarda “Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu” başkan adayı Av. Kazım Kolcuoğlu 2.kez Baro Başkanlığına seçilmiştir.

2006, 2008 yıllarında yapılan Genel Kurullarda “Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu” başkan adayı Av. Kazım Kolcuoğlu 3.kez Baro Başkanlığına seçilmiştir.

2008, 2010 yıllarında yapılan Genel Kurullarda “Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu” başkan adayı Av. Muammer Aydın Baro Başkanlığına seçilmiştir.

2010, 2012 yıllarında yapılan Genel Kurullarda “Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu” başkan adayıAv.Doç.Dr.Ümit Kocasakal Baro Başkanlığına seçilmiştir. 

2012, 2014 yıllarında yapılan Genel Kurullarda “Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu” başkan adayıAv.Doç.Dr.Ümit Kocasakal 2.kez Baro Başkanlığına seçilmiştir. 

Etiketler

Galeriler

Yorumlar - 0

Yorum Yap ve Değerlendir

Yorum yapabilmeniz için oturum açmanız gerekmektedir.
Giriş Yap veya Kayıt Ol

Çalışma Saatleri :

Şu anda açık
  • Pazartesi 08:00 - 22:00
  • Salı 08:00 - 22:00
  • Çarşamba 08:00 - 22:00
  • Perşembe 08:00 - 22:00
  • Cuma 08:00 - 22:00
  • Cumartesi 08:00 - 22:00
  • Pazar 08:00 - 22:00

Bu senin işletmen mi?

Bilgilerinin güncel olmasını sağla. Lütfen yeni müşteri bulmak için ücretsiz araçlarımızı kullan. SAHİPLEN